Jason Momoa’lı The Crow yeniden çevrimi sonunda gerçekleşiyor!
Gotik alt kültürün sinemadaki en önemli yansıması olarak görülen kült film The Crow da yeniden çevrim furyasından nasibini alacağını biliyorduk. Lakin Jason Momoa’nın başrolü üstleneceği yapım çıkmaz sokağa girmişti. Uzun süredir gündemde olan proje için, denklemin son bilinmeyeni olan dağıtımcı da kesinleşti. The Crow, beyaz perdedeki yeni yüksek uçuşunu Sony’nin kanatları arasında gerçekleştirecek!
The Crow’un Beyaz Perdeye Geri Dönüşü
Esasen The Crow beyaz perdeye geri dönüyor demek pek de doğru olmaz, çünkü kendisi ilk filmin ardından birçok defa daha arz-ı endam etti sinemalarda. Birbirinden kalitesi devam yapımları, ilk filmin yarattığı atmosfer ve temadan beslenmeyi hedeflese de vasata dahi ulaşamadılar. City Of Angels, Wicked Prayer ve Salvation gibi isimlerle yayınlanan The Crow maceralarından birçok izleyicinin haberi dahi olmadı. Elbette, burada şanslı olduklarının da altını çizmemiz gerekir. Yeniden çevrimlerin sürdürdüğü başarısızlık istikrarını düşünürsek, The Crow’un makus talihinin büyük bütçeli bir yapımla bozulabileceğini şu anlık iddia edemeyiz. Lakin başarısız cgi ve c sınfı oyunculuk gibi görsel işkencelere maruz kalmamayı umuyoruz.
The Crow: Reborn – Orijin Hikayesi mi?
The Crow: Reborn ismi verilecek proje, esasen tam anlamıyla bir “yeniden çevrim” değil. Bu hususta oldukça çelişkili birkaç yorum var. The Hallow ile korku sahnesinde adından söz ettiren Corin Hardy, yönetmen koltuğuna geçeceği The Crow: Reborn’u bir “orijin hikayesi” olarak adlandırdı. Başta süper kahraman filmleri olmak üzere sıkça karşılaştığımız bu tür, bir karakterin kalıplaşmış hikayesinde bir önceki adımı konu alır. Başka bir deyişle, karakterimizin olduğu figüre dönüşme sürecini. Orijinal The Crow, hali hazırda zaten Eric Draven’ın dönüşümüne büyük bir yer vermekteydi. Sonuçta, bizleri The Crow’u hiç göstermeyecekleri, yalnızca Eric’in dramasından oluşan bir filmle karşılamayı düşünüyor olamazlar. Bu parametreler elimizdeyken “orijin hikayesi” ile neyin kast edildiğini anlayamıyoruz.
The Crow’un Karanlık Hikayesi
James O’Barr‘ın aynı ismi taşıyan çizgi romanından uyarlanan The Crow, oldukça karanlık bir hikayeye sahip. Bir rock yıldızı olan Eric Draven ve nişanlısı Shelley, düğünlerinden yalnızca bir gün önce vahşice katledilir. Bu korkunç geceden tam bir yıl sonra, Eric’in intikam ateşiyle ölümden geri dönüşü ise bu modern kültün başlangıç noktasıdır. Kulağa pek de orijinal bir metin gibi gelmiyor değil mi? Lakin The Crow, bu klasik altyapıyı, gotik alternatif kültürün temeline oturtuyor. Eric Draven’ın bir popüler kültür ikonu haline gelen kostümü ve makyajı başta olmak üzere, filme dair neredeyse her şey sinema tarihinde sağlam bir yere sahip.
Jason Momoa ve The Crow
Kült rolü üstlenecek isim için uzun spekülasyonlar sonucunda Jason Momoa‘da karar kılındı. Kendisi an itibariyle alternatif kültür öğeleri içeren yapımların en popüler isimlerinden. Dünya üzerindeki en popüler televizyon serisi olan Game Of Thrones, Momoa’yı kitlesel çapta üne taşıyan yapım oldu. Khal Drogo karakteriyle ortaya koyduğu barbar savaşçı stereotipi, onun için sayısız kapıyı açtı diyebiliriz. DC Sinematik Evreni‘ne Aquaman olarak katılması veyahut Conan gibi bir karakter için kendisiyle anlaşılması bunun en büyük örnekleri. Hawaii asıllı aktör, etnik farklılık konusunda Brandon Lee‘nin yarattığı imajla da örtüşmekte. Elbette, Eric Draven ve ardıllarıyla kıyaslanınca kendisinin kalıbı birkaç boy büyük kalıyor. Belli standartların altına düşmeyen ve deneyimli bir isim olması söz konusu rol için Jason Momoa’nın başlıca avantajları. En önemli çekincemiz ise karakteri kendi stereotipine çekip, kült Eric Draven’dan uzaklaşma ihtimali.
Brandon Lee ve The Crow’un Kült Değeri
The Crow’u bu denli kült bir film haline getiren etmenlerden biri de kuşkusuz ki Brandon Lee’nin trajik vefatı. Dünya çapında üne sahip bir isim olan Bruce Lee’nin oğlu, The Crow’un başrolü Eric Draven’a hayat vermişti. Filmin çekimlerinin sonuna gelinirken, büyük bir ihmal sonucunda Brandon Lee’nin vurulduğu ikonik sahnede gerçek bir silah kullanıldı. Bu hata Lee’nin hayatına mal olurken, beraberinde de büyük bir sansasyonu getirdi. Filmin hali hazırda ne kadar karanlık ve melankolik bir ruhu olduğunu düşünürsek, Lee’nin ölümü de bu temayı kült değerine taşıyan dokunuş oldu. Filmin vizyona girdiği dönemin başlıca alternatif kültür akımı olan Goth sahnesi de filmi böylece derinden benimsedi ve unutulmamasında büyük rol oynadı.